Son yıllarda iklim değişikliği, suyolu yönetimi ve artan su tüketimi gibi faktörlerin birleşimiyle Türkiye, son 65 yılın en kurak dönemini yaşamaya başladı. Bu durum yeniden su krizinin eşiğine gelinmesine neden olurken, batan barajların sayısı her geçen gün artıyor. Barajlarımızın büyük çoğunluğu kritik su seviyelerine gerilerken, bazıları ise neredeyse tamamen kuruma noktasına geldi. Özellikle yaz aylarında artan sıcaklıklar, su tüketiminin de hızla attığı bir dönemi beraberinde getiriyor ve bu durum, tarım, enerji üretimi ve içme suyu gibi temel alanlarda ciddi sıkıntılara yol açmakta.
Kuraklık, belli bir bölge veya alanda uzun süreli su eksikliği ya da suyun aşırı az olduğu durumları ifade eder. Özellikle mevsim normlarından sapmalar ve yağışlar arasındaki dengesizlikler, kuraklık olgusunu tetikleyen önemli etkenlerdir. Türkiye, coğrafi konumu gereği farklı iklim tiplerine ev sahipliği yapıyor ve bu durum, yerel iklim değişikliklerini daha belirgin hale getiriyor. Bilim insanları, küresel ısınma ve insan kaynaklı iklim değişikliğinin, kuraklık olaylarının sıklığını artırdığına dikkat çekiyor. Son yıllarda yaşanan sıcak hava dalgaları ve düşen yağış miktarları, Türkiye genelinde barajların ve akarsuların beslenmesinde önemli azalmalar yaşanmasına sebep oldu.
Ülkemizde şu an hali hazırda birçok baraj, kritik su seviyelerine ulaşmış durumda. Özelikle Büyükçekmece Barajı, Omerli Barajı, ve Atatürk Barajı gibi ana su kaynakları, kurumanın eşiğine gelmiştir. Bu barajların doluluk oranları, bazı zaman yüzde 20'nin altına düşerken, bu durum enerji üretimi ve tarımsal sulama süreçlerini doğrudan etkilemektedir. Tarım sektörü, aşırı sıcak hava koşulları ve su eksikliği nedeniyle büyük bir tehdit altındadır. Birçok çiftçi, sulama yapacak su bulamamakta, bu da ürün verimliliğini azaltmaktadır.
Bu kuraklık koşullarında ziraat mühendisleri, çiftçilere su tasarrufu sağlayacak yöntemleri ve akıllı sulama sistemlerini kullanmalarını öneriyor. Ayrıca, yeraltı sularının korunması için de çeşitli önlemler alınması gerektiği vurgulanıyor. Bunun yanı sıra, devlet düzeyinde su yönetimi politikalarının gözden geçirilmesi, suyun daha verimli kullanılabilmesi için altyapı yatırımlarının artırılması ve halkın su tasarrufu konusunda bilgilendirilmesi büyük önem taşıyor. Kurumların birlikte hareket etmesi, bu krizin etkilerini minimum düzeye indirmek için elzemdir.
Sonuç olarak, Türkiye, tarihinin en zorlu su krizlerinden birini yaşıyor. Barajlarımızın kuruması, yenilenebilir su kaynaklarının hızla azalmasına yol açıyor ve gelecekte sürdürülebilir su yönetimi için büyük bir tehlike oluşturuyor. Eğer bu duruma derhal müdahale edilmezse, tarım, sanayi ve günlük yaşamda su sorunu ciddi boyutlara ulaşacak. Hükümetler ve bireyler olarak su kaynaklarını koruma, tasarruf etme ve akıllı kullanım konusunda sorumluluk almanın tam zamanı.